Merhaba 31 Seks Öyküleri okuyucuları. Bu siteyi uzun zamandır takip ediyorum. Bundan kısa bir vakit evvel yaşadığım vakayı sizinle paylaşmak istedim. Ben 1.70 boyunda, 54 kiloda, esmer hoşu bir kadınım. Daha Önceki sevgilimle Beşiktaş’ta herzaman gittiğimiz bir Cafe vardı. O Cafeyi de, sahiplerini de, ikimiz de çok severdik. Hatta yiyişmelerimizin, elleşmelerimizin çoğu o Cafede olurdu. Ben sevgilimden ufaladıktan sonra Cafeye süresizlikten gidemez oldum.
Geçenlerde Beşiktaş’ta işim vardı, belge almam gerekiyodu, ama 13:30’da alabileceğimi söylediler. Saat daha 11:30 idi. Ne yapabilirm o saate kadar diye düşünürken, o Cafeye gitmeye karar verdim. Hem uzun zamandır da gitmiyordum, özlemiştim. Cafenin sahbibi Serhat, uzun boylu, 30’lu yaşlarda, esmer ve bekar biri. Kavradığım kadarıyla iyi amaçlı, Cafe de onun ve ağabeyinin. Abisi de çok dürüst biri, namazında niyazında bir adam. Bir de Kemal var, orda çalışıyor, konutlu ve 3 yaşında bir kızı var. Kumralımsı sarışın, benden 4-5 cm uzun, çok tatlı, güler suratlı biri. Serhat’la Kemal çok çok yakın dostlar. Aralarında işveren çalışan ilişkisi asla yok, zati gören kimse de öyle demiyor. İkisi de denk koşullara sahipler, Kemal yalnızca ortak değil.
Oraya gittiğimde Cafe boştu, Kemal bilgisayar başındaydı. Beni görünce, “Ooo kimler gelmiş!” dedi. “Nasılsın, nasıl gidiyor?” muhabbetinden sonra yanıma oturdu, “Birşeyler kapsa misin?” dedi. “Çay alırım.” dedim. Çayımı getirirken, ona gülerek, “Sen konutta karına da böyle hizmet ediyor musun?” dedim. “Yok yaa, konutta çay yemek ne dolaşır?” diye bir yanıt verdi. “Eşin sana yemek yapmıyor mu?” dedim. “Yok yapmaz, ben de ona yapmam!” dedi. Muhakkak ki araları sarihti. Azıcık tasalıydı herhalde. Eşiyle arasının makûs olduğunu, yalnızca 3 yaşındaki çocukları için devam ettiklerini söyledi. “Zati karım bana güvenmez, bizim aramızdaki herşey bitti!” dedi. “Kağıt üzerinde konutlusunuz başka bir deyişle?” dedim. “Evet!” dedi. Bunları anlatırken bir yandan da bacaklarıma dokunuyordu. “Ya işte böyle Pınar!” deyip dizime hafifçe vuruyordu.
Üzülmüştüm karısıyla makûs olmalarına. Konutluluğa çok soğuk bakıyordu, usanmıştı, mutsuzdu. Biz konuşurken bir yandan da alıcılar gelmeye başlamıştı. İki tane kız sandviç istedi. Sonra Kemal beni mutfağa çağırdı, orda işi uzundu. Bu arada sabah Cafeyi Kemal 10:00’da açıyor, akşam 20:00 gibi çıkıyor, Serhat ise öğlen 14:00 gibi geliyor, gece 23:00’de kapatıyor. O surattan yalnızdık. Kemal öbür alıcıların siparişlerini alırken, ben de domatesin kabuklarını soydum, ince ince doğradım. Kemal yanıma geldi, sandviçleri hazırlamaya başladı. Sandviçleri o iki kıza götürdükten sonra yanıma geldi ve bir anda sarıldık. Gerçeğinde benim açımdan masum bir sarılmaydı bu. Ama o dudaklarını boynuma koymuştu, nefesine kulağımı sezdiriyordu, hiçte masumca değildi. Bana, “Çok cana yakınsın!” dedi. Ben o hareketinden dolayı şok olmuştum, ondan böyle bir hareket beklemiyordum. Açıkcası onu tahrik edecek birşey de yapmamıştım…
Halen birbirimize sarılır gidişattaydık. “Ben su meşrubatım!” deyip kollarından çıktım ve kadeh alıp su doldurdum kendime. O da gelen alıcının siparişini almaya gitti. Elmalı nargile istemişlerdi, böyle şeylerden hiç sevmem, nasıl yapıldığını da öğrenmiyordum. Kömür gibi birşeyi ateşin üzerine koydu, alevler çıkyıyordu. Azıcık ürkütücü bir manzaraydı, ama o çok alışıktı tabi. Ben tezgaha sabretmiştim, bacaklarım çok hafif ayrıktı. Kemal bacaklarını benim bir bacağımı tutuklayacak konuma getirmişti, sikini bacağıma değdiriyordu, bir yandan da konuşuyotduk. İnanın ne konuştuğumuzu dahi anımsamıyorum. Sertleşmiş sikini resmen bacağımı yaslıyordu. Ben hiçbir şey olmamış gibi sohbete devam ettim. Sonra bir anda suratını suratıma yakınlaştırdı ve dudaklarıma çok sakin bir öpücük kondurdu. Ama kendini geriye sürüklememişti, benim de ona karışılık vermemi bekliyordu. Karşılık vermedim, ama kendimi geri de sürüklememiştim.
Başka Bir Deyişle öpmesine izin vermiştim. Daha da rahatladı, artık rahat hareket ediyordu. Alıcılardan kaçtıkça yanıma gelip, bana sarılıyordu, kokluyordu. Sarılırken bit ara eli kalçama doğru kaydı. Sonra tekerrür yukarıya doğru çıkarttı. O içeri giderken kendimi azıcık kabahatli seziyordum, onunla öpüştüğüm için değil, konutlu olduğu için. Kendimi yuva deviren biri olarak düşünmeye başlamıştım. Gerçeğinde bu mevzuda kendime hafifletebiliyordum. Hatta inanın bana, konutluluğunu kurtarmasını dahi istiyordum. Onu beğenmiyordum, etkilenmiyordum, kalbim pır pırr da değildi. Hiç bir aşk bulgusu da yoktu. Yalnızca o anki coşku güzelime gidiyordu. Sonra saatin geç olduğunu farkettim, “Ben gidip evrağımı alayım, geç oldu!” dedim. Kemal, “Ben de seninle geleyim!” dedi. Zira Serhat gelmişti.
Yolda yürürken bazen koluna girdim, bazen de el ele alevlendik. O benim belime sarılıyordu, göbeğimi değiyordu. Ben de elimi boynundan göğsüne doğru uzattım ve göğüs kıllarıyla oynamaya başladım, “Huylanıyor musun?” dedim. “Hayır ama…” dedi ve güldü. Ben de hafifçe vurdum göğsüne. Tahrik oluyordu muhakkak ki. Öğrenerek yapıyordum, farkındaydı. Biryandan da tahrik edici biçimde ona bakıyordum. Bunu farketti ve “Bana öyle bakma, trafikte fena olur!” dedi. Tebessümdüm, hiçbir şey demedim. Sonra beni vapura bindirdi ve beni arayacağını söyledi. Uzaklaştım.
Eve gelip yatağıma yattım ve olanları düşündüm. Amım sırılsıklamdı, sanırım coşku beni bu hale sokmuştu. Onu düşünüp mastürbasyon yapmaya başladım. Beni öptüğünü, çılgın gibi yiyiştiğimizi, göğüslerimi, kalçalarımı avuçladığını düşündüm. Bunların hiç biri reelleşmedi. İyiki de yapmamışım diyorum, hayali de yetiyor. Mastürbasyon yaparken dudaklarımı ısırıp yalıyordum, bunun sebebi onunla yiyişmediğimiz içindi. İçimde kalmıştı, bütün olarak birbirimizden tat alamadık. Akşam beni aradı, halimi hatırımı sordu, kısa konuştuk. “Kocaman öpüyorum!” dedi. “Ben de!” dedim ve kapattık. Ama yolum tekerrür Beşiktaş’a düşerse yanına uğramayı tasarlıyorum. Onunla dolaşmak tozmak istemiyordum, yalnızca mutfakta ufacık kaçamaklar yapmak istiyordum. Hem zati onun da benimle ciddi düşündüğünü varsaymıyordum.
O vakadan 5 gün sonra katlanamadım ve sabah erkenden Cafeye gittim. Çok erken bir saat olduğu için kimse yoktu. Kemal’i görünce heycanlandım ve birbirimize sarıldık. Bir anda beni duvara dayadı, çılgın gibi öpüşmeye başladık. Çok özlemiştim onu, çılgın gibi de arzuluyordum. Bir eliyle göğüslerimi elliyordu, öbür eliyle de kalçalarımı avuçluyodu. “Çok hoş derinin var, çok hoşsun!” deyip duruyordu. Ben yalnızca şuursuzca inliyordum, tırnaklarımı omzuna geçirmiştim dahi. Sonra beni kucaklayıp masaya oturttu. Bacaklarımla belini sardım, azıcık da öyle öpüşmeye devam ettik. Öpüşmek hafif kalır, dilini boğazıma kadar sokuyordu resmen, somuruyordu beni, dudaklarımı hareket dahi ettiremiyordum. Bana, “Senin heryerini yalamak istiyorum!” dedi. Ses çıkaramadım. Masaya doğru yatırdı, üzerime çıktı. Elini şortumdan içeri soktu, külotumun üzerinden amımı okşuyordu. Islanmıştım. “Şahanesin!” diyordu…
Bir anda altından kalktım ve onu ayağa kaldırdım, masaya yasladım. Seksi bakışlarımı atarak usulca alta doğru çömeldim, niyetimi kavramıştı, hafifçe tebessümdü. Kemerini ve pantolonunun düğmesini açtım, daha sonra fermuarını indirdim. Siki zati pantolonunu zorluyodu. Boxerını görünce mimiklerime dominant olamadım, çok donakalmıştım, siki kalın birşeye benziyordu. Daha fazla katlanamadım ve boxerını da indirdim. Gerçekten kalın bir siki vardı. Azıcıkçık araştırdıktan sonra dudaklarımı değdirmeye başladım. Dilimle başını yalıyor, başını ağzıma alıp emiyordum. İyice çıldırmıştı, hırıltılarından belirliydi. Sonra köküne kadar ağzıma almak için azıcık soluk aldım. O sikin tamamını ağzıma sokunca, öyle bir Ohhh’ladı ki, tahrik olmamak ihtimalsizdi. Eliyle başıma bastırıyodu. İyi bir ritim tutmuştuk…
Daha sonra beni masaya oturtturdu. Tekerrür boynumu, göğüslerimi emmeye başladı. Eliyle de amımı yokluyordu. Çılgın gibi inlediğimi anımsıyorum. Şortumun düğmesini açtı ve bacaklarımdan alta indirdi. Külotumun üzerinden amımı dillemeye başladı. “Erkeğimmm!” diye inliyordum. Sonra külotumu indirdi. Bacaklarımı iyice ayırdı, bir gözlerime bakıyodu, bir amıma. Amıma bakarak, “Muhteşem!” dedi. Klitorisimi yalamaya başladı. Azıcık yaladıktan sonra parmağını amıma sokmaya başladı. Soluk alışverişlerim değişmişti. Bir yandan klitorisimi emiyordu, öbür yandan parmağını sokuyordu amıma. Çıldırıyordum. Kaç kere orgazm olduğumu inanın öğrenmiyorum. Amımdan akan sular bacaklarımdan alt süzülüyordu, seziyordum…
“Gir artık içime erkeğim!” dediğimi anımsıyorum. Dudaklarıma öpücük kondurduktan sonra bacaklarımı omzuna aldı. Amıma ilk girdiğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yalnızca, “Hayvan! Yavaş!” diyebildim. Özür dileyip azıcık bekledi ve sonra devam etti. İçime git gel yaparken, “Çok sıcaksın, çok darsın, mahvediyorsun beni!” diyodu. Ben de, “Tek erkeğimsin, bu am hep seni bekledi, çılgın gibi sik beni sevgilim!” diyordum. Sonra posizyon farklılığı yaptık ve ellerimi masaya yaslayıp beni önünde domalttı. Amıma 10-15 dakika da öyle git gel yaptı. Artık gözlerimi kapamış, anın tadını çıkartıyordum, dizlerimin de bağı çözülmüştü…
“Boşalacağım!” diyerek sikini amımdan çıkardı. Hemen önüne eğildim ve ağzıma aldım, azıcık sikini yaladıktan sonra göğüslerime doğru bağırarak boşaldı. Ben de spermlerini göğüs uçlarıma iyice sürdüm. Sonra kalktım ve “Harikuladeydin sevgilim!” deyip boynundan öptüm. Giyindikten sonra koltuğa geçip oturduk. Halen soluk soluğaydık. Saatte 11:00’e yanaşmıştı, “Alıcılar kazanç…” diyerek Cafenin kapısını açtı. “Ben de gitmeliyim!” diyerek çantama doğru yöneldim. Kolumu yakaladı ve mutfağa doğru çekti. Sırtımı duvara dayayıp, dudaklarıma yumuldu. “Aşkım yeter!” diyordum, fakat dinlemiyordu. Kalçamı öyle bir avuçladı ki, yürürken dahi zorlandım. “Hoşçakal erkeğim!” diyerek Cafeden çıktım…
Bundan sonra ilişkimiz ne olur, nasıl olur öğrenmiyorum, ama ondan çok etkileniyorum. Olgun davranışları beni öldürüyor, mahvoluyorum. O derin, dürüst bakışları hiç bir erkekte görmedim.