Merhaba dostlar. Adım Sevim. 39 yaşındayım, 1.65 boy, 73 kilo, beyaz derili, balık etli birisiyim. Konutlu ve bir çocuk sahibiyim. İlköğretimde sınıf hocasıyım. Eşime bağlı, mutevazi yaşamı olan birisiyim. Ama son zamanlarda erkeklerin bakışları beni tahrik etmeye başlamıştı. Kocamın artık bana yetmediğini düşünüyordum.
Açıköğretim imtihanı için misyonlu olduğum mektebe geldim. Gözetmenlik yapacağımı sınıfa girip, imtihana girecek talebeleri bekliyordum. Tek tek gelmeye başlamışlardı, herkesin sırasını gösteriyordum. İçeriye birden harikulade seviyede çok yakışıklı birisi girmişti. Manken gibiydi. Kasli yapısı vardı. Gözlerimi üstünden alamamıştım. Yerine oturdu. Kesintisiz bakışmaya başlamıştık. Kimliğini hakimiyet etmeye gittiğimde, bana besin gibi bakıyordu, içim titremişti. 26 yaşında, karizmatik bir gençti. İsmi Engin idi. Kimliği verirken elim eline dokundu. Tebessümdü. Masaya oturduğumda usum başımdan gitmişti. Yaradanım, ne yapıyordum? Resmen canım istiyordu onu. Zarifçe, “Herkes sizin kadar hoş gözetmen olsa keşke!” dedi. Tebessümerek teşekkür ettim. İmtihan bitene kadar kesintisiz bakışmıştık. Yürüdükçe arkamdan kalçama baktığına emindim. Sınıftaki sırçadan yansımaya baktığımda gerçekten kalçama bakıyordu.
İmtihan bitene kadar kesintisiz baktı. Müddetin sonuna kadar bekledi. Müddet bitince de imtihan kağıdını en son o getirdi verdi. Tebessümmesi beni tahrik ediyordu. İmtihan kağıdıyla beraber, direnmiş bir de minik anekdot kağıdı vazgeçmişti. O gittikten sonra heycanla anekdot kağıdını açıp baktım, “Çok güzel bir kadınsın, seninle yalnızca bir çay içmek istiyorum. Dışarıda bekliyor olacağım.” yazıyordu. Coşkudan titriyordum. Kabul etmemek için kendime söz veriyordum. Ama içimden bir seste bu fırsatın kaçmayacağını söylüyordu.
Ad bittikten sonra mektebin dışına çıktım. Kenarda otomobille bekliyordu. Uzaktan görünce elini kaldırdı ‘Buradayım’ der gibi. Yanına gitme lüzumluluğu hissettim birden. Otomobile bindim, “Merhaba!” dedim. O da, “Ben Engin!” dedi. “Öğreniyorum, kimliğinde yazıyordu, ben de Sevim!” dedim. “Mado var şurda, çay icelim mi?” dedi. Kabul ettim. Çaylarımızı içerken sohbet ediyorduk. Diksiyonu düzgündu. Etkiliyordu konuşmasıyla. Kendisinin uzaktan kumandalı taşıtlara alakası olduğunu söyledi, “İstersen götüreyim, kullanırız!” dedi. Fazla geç kalamayacağımı, eşimin bekleyeceğini söyledim. “Fazla uzak değil, gider farklı bir gün geçiririz!” dedi. Kabul ettim.
Gittiğimiz yer Gölbaşında ailesine ait Bağ konutuydu. Yüksek duvarları olan, büyük bir bahçesi bardı. Bizden başka kimse yoktu. Coşku basmıştı beni. Uzaktan kumandalı otomobilini bahçeye çıkardık. Oynamaya çalışıyordum. Bana öğretmek için kumandayı elimden yakalayıp, arkama dayanıp gösteriyordu. Resmen aletine kalçamı seziyordum. Konuştukça sıcak soluğu boynuma, kulağıma geliyordu. Tahrik olmuştum. Kalçamı iyice onu dayamıştım. Azıcık öyle durduktan sonra, kulağıma çok hoş olduğumu söyledi. Ben artık katlanamadım ve birden dönüp dudağına yapıştım. Bahçede çılgın gibi öpüşüyorduk. Dilini ağzımın içini dolaştırıyordu, çok hoştu. Bir yandan da kocaman kalçalarımı okşuyordu. İçeri gitmek istediğimi söyledim. İki eliyle popomdan kaldırdı, ben de bacaklarımı beline dolayıp, kucağında öpüşe öpüşe eve girdik…
Kendi odasına götürdü beni. O beni ceddirken, ben de onu cetmeye başladım. Anadan Üryan kalmıştık. Yarağı kocaminkiyle aynı uzunlukta, fakat daha kalın ve daha düzgün biçimliydi. Pakti, hiç kıl filan da yoktu. Hemen eğilip emmeye başladım. Mis gibi kokuyordu. Taşaklarını emerken inlemeye başlamıştı. Sonra beni üzerine ters alaraki o da benim amımı yalamaya başladı. Bir yandan da parmağını götüme sokuyordu. Çıldırmak üzereydim, vıcı vıcık olmuş amımdan sular akıyordu, “Sik artık!” diye haykırıyordum. Fazla dilentmedi, beni sırtüstü yatırıp kasıklarımdan yakalayıp yatağın kenarına çekti, bacaklarımı omzuna alıp, yarrağını usulca kaydırdı amıma. Dibini bulduğunda, belimden tutarak çılgın gibi sikmeye başladı. Okadar süratli girip çıkıyordu ki amıma, kasıkları kasıklarıma çarptığında ‘Şap şap şap!’ sesler geliyordu. Okadar hoş sikiyordu ki, sesim kısılacaktı inlemekten ve haykırmaktan…
Ben çoktan orgazm olmuştum, fakat o hali hazırda sikmeye devam ediyordu. Ben ikiniciye orgazm olurken, yarrağını çıkarıp, göbeğime ve göğüslerime doğru boşaldı. Sıcacıktı dölleri. İkimiz de aynı anda boşalmıştık. Yanyana uzandık ve dinlendik azıcık. “Duşa girelim! dedi. “Tamam, ama saçımı nemlendirmemem gerekli, değilse kocam şüphelenir!” dedim. Elleriyle yalnızca bedenimi yıkadı. Sonra yeniden odaya geçtik ve öpüşüp sevişmeye başladık. Az sonra yarağı yine sertleşmişti. Bu sefer kendisi sırtüstü yattı ve beni ata biner gibi yarrağına oturttu. Çılgın gibi zıplıyordum. Zıpladıkça da 95 beden göğüslerim hopluyordu. Göğüslerimi avuçluyorken uçlarını ısırıyordu. Çığlıklarımı dinledikçe, “Gönlünce bağır aşkım!” diyordu. O henüz boşalmamıştı, ama ben yeniden orgazm olup boşalmıştım. Yorulmuştum, indim üzerinden ve yatağa attım kendimi…
Beni yüzüstü çevirdi ve kaba etlerimi öpüp, ısırıp, emmeye başladı. Kocam hiç yapmıyordu bunu, işi bitti mi ardı döner yatardı hemen. Engin bu arada götümün yanaklarını yoğuruyor, arasıra iyice ayırıp, göt deliğime dilini değdiriyor, deliğin çevresini yalıyordu. Parmağını götüme sokup, “Seni burdan da sikmek istiyorum!” dedi. “Tamam yap, fakat ilk defa olacak!” dedim. Azıcık daha yaladı, parmağıyla genişletmeye çalıştı, sonra beni domaltıp yarağını sokmaya çalıştı, çok zorladı fakat giremedi. Yarrağının başı giriyordu, gerisi girmiyordu birtürlü. Gerçeğinde girerdi, ben eve geç kalırım telaşıyla kendimi çok kasıyordum. “Ordan başka bir zaman yapalım canım!” dedim. Beni kırmadı. Ben de onun yarağını yalayarak boşalttım…
Derlendik ve beni konutumun yakınına vazgeçti. Birbirimize telefon numaralarımızı vererek vedalaştık. Artık Engin’le her fırsat bulduğumuzda sikişeceğim.