O gün Lütfi Kırdar Kurultay Epilepsiyi ’nda sıkıcı mı sıkıcı bir kurultay beni bekliyordu. Ama öyle olmadı! Neden mi?Öğlene kadar konuşmalar aynı rutinlikle devam etti. Yemekten sonra konferans başkanı Peter Fisk ikinci konuşmasını yaparken birlikte çalıştığımız başka bir işletmeden dostum Sude konferansa katılmış yanımda yerini almıştı. Bugün oldukça şıktı. Her zaman olduğu gibi bacaklarına bakmamak için yoğun gayret sarf ettim. Muvaffak Oldum da. Sıradan bir merhabalaşmanın ardından ben konuşmayı pür dikkat izlerken Sude kulağıma eğildi ve “En son buluşmamızı anımsıyor musun?” diye sordu. Ben dikkatimi dağıtmadan “Evet?” dedim. “O buluşma da sana değmemek için kendimi güç yakaladım” dedi. Şok olmuştum. Bir anda tüm dünya alt üst oldu. Ben kendime gelmeye çalışarak Sude ’nin suratına hayretler içinde baktım. Ne yapacağımı donakalmıştım. Tekerrür konuşmacıya döndüm fakat usum tamamiyle bu tümcedeydi. Oysa o çok rahattı. Konferans başkanı lafı değişik konuşmacıya verdiğinde benim şok halim 10 dakikadır devam ederken Sude bir kere daha kulağıma eğildi ve “Beni takip et” dedi. Kendimi hipnoz olmuş bir biçimde artta yürürken buldum. Hiç öğrenmediğim hollerden geçip, hiç öğrenmediğim bir odaya girdik. Kapıyı kapatıp gözlerimin içine baktığında uykudan uyandım. Her şey tamamiyle reeldi ve ben belki de ben yaşamımdaki en büyük heyacanın içindeydim. Kalbim küt küt atarken o çok rahat bir biçimde eğildi ve fermuarımı açtı. Şeyimi ağzına aldığında zati bedenimdeki tüm kan sanki orada bir araya gelmiş, taşlaşmıştı. O da zati fazla emmeye gerek görmedi. İşimizi süratli görmeliydik. Sude ayağa kalktı gravatımdan yakaladı, üstünde öğrenmediğim suratlarca elektoronik makinenin bulunduğu masaya yapıştı. Bir anda hakimiyeti artık ele almanın gerektiğini kavramıştım. Kırmızı dudakları yiyordum. Ceketini çıkardım, gömlek düğmelerini yırtarcasına açtım. Sütyeninden göğüslerini çıkarırken dilim boynundan göğüslerine doğru iniyordu. Sanırım yaşamımda tattığım en tatlı şeylerdi. Bir an zamanın aleyhime işlediğini fark ettim ve ellerimi hoyratça eteğinin altında içeri soktum. Yaradanım o anı hayal dahi edemezsiniz. Kalçalarını avuçlarken gözlerimiz birbirimize yaşamımızın en hoş anını yaşadığımızı anlatıyordu. Tanga iç çamaşırları buluş oldu muhtemel, onları giyen bayanlardan daha Sexi bir varlık düşünemem. Şimdi tanga içinde traşlı bir vajina ve müthiş kalçalar barbar ellerimin arasındaydı. Onu yalamama netlikle gerek yoktu zira zati suyla yıkanmış gibi ıslaktı. Yabancılarla kondomsuz sevişmeme ilkesini bir kenara vazgeçmiş masanın üstünde Sude ’yi hayvanca beceriyordum. O anda çıkardığımız sesin ve yan odadaki tercümanın sesinin farkına vardım. Yaradanım şayet tercüman sesimizi dinlerse yaşamımın en rezil anını yaşayacağımı öğreniyordum. Ama bu an her şeye kıymetti. Onu ters çevirip bir defa da kalçalarında ses çıkararak becermeden o anı tamamlayamazdım. Yaptımda! O boşaldığında ben de gelmek üzereydim. Üzerimde peçete filan yoktu. Şeyimi çıkardım, saçlarından yakalayıp diz çöktürdüm ve ağzına soktum. Bir yandan hayvanca ses çıkarırken değişik yandan tercümanın sesimi dinlememesi için dileniyordum. Bir damla dahi çevreye absürtten spermimin hepsini ağzına boşaltmıştım. Ondan sonrasının nasıl büyüdüğünü andırmıyorum dahi. Tek andırdığım muhteşem bir panik! Daha sonra mı ne oldu. Sude ’le aynı etrafta yalnız kalmamak için kaçıp durdum