Selam sevgili 31 öyküleri okurları. Almanyaya
gelişimin henüz üçüncü haftasıydı. Ve ben kararımı
verdim. En kısa zamanda Almancayı bilmeliydim. Bu böyle
olmuyordu. Neden mi? Birincisi, o zaman daha henüz bu kadar Türk yoktu,
tasamızı anlatamıyorduk. İkincisi de, çevremiz am
kaynıyor, biz sikimiz elimizde abaza abaza, naçar geziyoruz,
Almanca öğrenmediğimizden. Üçüncüsü de, İşyerinde daha
galibiyetli olmanın yolu söyleyeni kavramaktan geçiyor. Bunu
kavramıştım en azından. Öyle de yaptım. Kendi kendime
bilmeye karar verdim, zira burası ufak bir kasaba. Kurslar büyük
yerlerde var, ve bana uzak.
Uzatmayalım, 1966’da gelmiş, başka bir deyişle benden üç yıl evvel, bir dostla
tanıştım. İsmi Çetin. Komşu kasabada bir beton
fabrikasında çalışıyor. Devamlı onun yanına gidip
geliyordum. Bu iki kasaba arasında ‘Tauchsee’ isminde büyük bir göl
var. Çok ta şirin bir göl. Bir köşesini yüzmeye açmışlar,
değişik taraflarında Kuğular ve Ördekler geziyorlar.
Sonradan bildim, buradan görülmeyen gölşöhret altında da,
sazlıkların artta üryan yüzücüler için bir köşe
var. Ulus daltaşak, am, göt alanda, çalkalaya çalkalaya, bazısı
yüzüyor, bazısı kumlara uzanmış güneşin tadını
çıkarıyor. Yedisinden yetmişine kadar her yaşta insan var,
erkeği, bayanı. Alışmak benim için güçtü, ama orada olmak için benim de daltaşak gezmem gerekliydi. Bu da başlarda benim işime gelmiyordu…
İlk zamanlar o üryanların yakınına gidip, az mı 31 çektim, kana kana, dolu dolu.
Oradakiler alışmışlar kavrayışla karşılıyorlardı,
ama hayli bir mesafe vazgeçmek koşuluyla. Yakınlarında
yasak natürel. Çok zaman sonra ben de onlardan biri oldum. Sikimi sallaya sallaya
aralarını gezdim, söz attım, karı ayarladım. Hele
bir seferinde, hemen oracıkta, az ilerde ağaçların altında
ayarladığım karıyı bir sikişim var ki,
kanırta kanırta. Birkaç seyircim dahi vardı. Fark etmez. Azıcık
yaşlıydı, ama ne yapalım. Fazla seçici olma
talihimiz yoktu. Am olsun da, balçıktan olsun diyorduk o zamanlar.
Fakat bir kezinde tamamen tersi oldu. Oltama bir taze tutulmuştu. Kızın
ismi Stefani. Yaşı da daha henüz 16, çok taze. Öyle ki, memeler
daha tomurcuk, am şeftali tüylü. Stefani yaşından beklenilmeyen
bir maharette sikişiyordu, hiç unutamam. O yaşta, evvel erkek
dostuna siktirmiş kendisini, sonradan da üvey ağabeyine. O
kadar hoş yarak yalamasını da üvey ağabeyinden bilmiş
zati. Ben yaşamına giren üçüncü erkek idim. Her haftasonu Cuma günleri üvey
abisi işten dönünce, Stefani de mektepten gelmiş oluyormuş.
Anneliği ve babası çok sonra geliyorlarmış eve. Üvey
abisi duşunu o zamandan beri artık Stefani’siz almıyormuş.
Evvel yarağını ağzına veriyor, bir hoş
yalatıyormuş duşun altında, sonra domaltıp bir hoş
geçiriyormuş o tazecik amcığa. Ama pompalama çok kısa
sürüyormuş ve Stefani bundan memnun değil. Temel sikişi gerçek bende görmüş.
Hele bir kezinde eve attım bunu. Her ikimiz de ter içersinde kalmamıza karşın,
muhtelif variyasyonlarda onu amdan sikmeme karşın, üçüncü
sikişimde bir cinsli gelemiyordum. Usuma götü geldi, güzel o hoş
ve tazecik taş gibi göt zati hiç usumdan çıkmıyordu. Ama
götünden de acır diye siktirmiyordu bizim yavru. Üvey abisi de götünü
sikmeyi birkaç kere sınamışsa da muvaffak olamamış. Ama gidişatı o
da görüyordu: Yan yatırdım amdan siktim olmadı, köpekçe
domalttım amdan siktim olmadı, hoppa hoppa ata bindirir gibi
bindirdim yarağıma, amını siktim olmadı. Bir cinsli boşalamıyordum.
Götünden sikmek tek dermandı. “Dramam Stefani, götünü bügün siktireceksin bana, başka deva yok!” dedim…
Stefani kaç kere orgazm oldu öğrenmiyorum, ama ben daha henüz boşalmamama karşın, ikinci
sikişimden arda kalan döllerim ve onun amının suyundan, amı
vıcık vıcık olmuştu. Onları parmaklayıp
parmaklayıp götüne taşıdım. Götüne evvel bir, sonra iki,
sonra üç parmakla girebildiğim kadar derinliğe girip çıkabildim
en sonunda. Buna karşın sikimin kafasını dahi sokmayı
muvaffak olamadım götüne. Götünü sikme uğraşım uzun
sürdüğünden olacak, benimki de sertliğini kaybetmeğe
başlamıştı. Naçar tekerrür ağzına verdim. Evvel
bir yaladı, yanlardan başlayıp sikimi kafasına kadar, sonra
gırtlağına kadar aldı ağzına. Ohhhh. Unutulmaz
bir zevk. O ufacık ağızda girip çıkmaları yalnızca
izlemesi dahi bir zevk. Ağzının o
sıcaklığı ve ıslak sürtünüşü, benim malafatı
tekerrür kısa zamanda formuna soktu. O da bundan zevk almış
olmalı ki, belki de orgazm oldu öğrenmiyorum, amı bir o kadar sulanmıştı…
Canım çekti, evvel amına bir girdim, birkaç pompaladıktan sonra götünün ağzını yasladım yarrağımı. Artık kararlıydım girmeye bu hoş ve tazecik göte. İkinci yüklenişimde kafasını sokabildim yarrağımın. Stefaninin Ahhhhh! çığlığı ortalığı yardı. Ev sahibi gerçi en üst katta oturuyor ama, hani yandaki komşular ona aktarabilirlerdi. Naçar ağzını kapattım bir elimle ve kökledim sonuna
kadar. Çığlıkların bini bir para. Azıcık bekledim, ama çığlıkların sonu gelmiyordu. Naçar ağzını kapıyordum sol elimle. Evvel yarrağımı azıcık geriye çektim, sonra tekerrür kökledim. Üçüncü, dördüncü vargelden sonra artık kafasına kadar geriye sürükleyip sürükleyip köklemeye başladım. Götünün içi ateş gibi yanıyor ve o kadar dar ki, vantuz gibi emiyordu
yarrağımı sanki. Buna can mı direnir. Saatlerce amında gidip gelememe karşın, bu daracık büzük beni 8-10 vargelden sonra tamamladı. Hemde nasıl bir tamamlayış, iliğime kadar aldı
döllerimi içine. Kesik kesik titremeler ve yarrağımın kafasının hareketi beni yerlere serdi. Soluk soluğa kalmıştım…
Yaa işte böyle sevgili okurlar. Ancak ağabeyine filan tutulma riski çok büyük olduğundan, 2-3 hafta sonra zorunlu olarak ilişkiyi tamamladım. İki yıl sonra kazara dışarda karşılaştığımızda, bana surat vermedi. Onu unutamadığımı ve çok
arzuladığımı söylememe karşın, bir cinsli sikişmeye ikna edemedim.