Slm, ben Ufuk. 44 yaşında, kendime ait küçük çapta bir Yatı olan birisiyim. Bir Pazar günü Çınarcık limanında Yatın bakımlarını yaparken, dostum Vahit ve genç karısı Ayşegül limana geldiler. Selamlaştıktan sonra Yata davet ettim. Benim üstüm başım sefil, Sintineden çıktım, yağ pas içindeyim. Onlar da Pazar dolaşmasına çıkmışlar. Eskiki konuşmalarımızda her Pazar limanda olduğumu onlara söylemiştim. Bana bakmaya, müsaitsem Yatımla dolaşmaya geldiklerini söylediler. “Haber verseydiniz hazırlık yapardım, buzdolabı boş, besin meşrubat hiçbirşey yok, hemde Şaft yatağından su geliyor, onu yapıp sınamam gerekli.” dedim. Vahit, “Nekadar sürer?” dedi. “Enaz iki saat!” dedim. Vahit, “Ozaman ben alışveriş yapıp, iki saate kadar kazancım. Ayşegül sen otur Yatta istersen.” dedi. Ayşegül kabul etti. Vahit, “Görüşürüz…” deyip limandan ufaladı.
Ben tekerrür Sintineye indim, yalnızca Şaft kovanının boşluğunu aldım, uğraşmıyayım şimdi dedim. Ayşegül Yatın popo tarafına oturmuş denize bakıyordu. Sintineden çıkarken ona baktım, nekadar göz akdikeniydi. Zati kısa olan eteği, popo üstüne oturunca tamamen açılmış, siyah tangası bacaklarının arasından parlıyordu. Ayşegüle daha evvel bu gözle hiç bakmamıştım, o da bana ‘Ağabey’ tasayı, benden 14 yaş ufaktı. Sintineden çıkamadım, büyülenmiş gibi Ayşegülün bacak arasına bakıyordum. Birden göz göze geldik. Çok tatlı tebessümüyordu. “Ne oldu Ufuk ağabey, dalmışsın?” deyince kendime geldim. O ise hiç yığınını bozmamış, hatta bacaklarını dahada açmıştı. Üç metre önümde bacakları ayrık, amının yarığı belirli oluyordu. Ben kendimden geçmiş, ne diyeceğimi öğrenmez halde, hali hazırda Ayşegülün amcığına bakıyordum. Birden kendime gelip, “Bitti, bir sınamam gerekli.” dedim, ama gözlerimi amcığından ayıramıyordum. Ayşegülün farketmemesi olanaksızdı, ama yığınını bozmadı…
Sintineden çıkacaktım ama şortumun önü çadır direği gibi gerilmişti. Hiç düzenlemeden öylece çıktım, beni nasıl azdırdığını görsün istedim. Gördü de! O da benim gibi gözünü alamıyordu. Birden, “Ufuk ağabey, o benim için mi kafasını dikti?” dedi. Şok olmuştum. Yalnızca, “Ya ne için?” diyebildim. Birden, “Yerim ben onu!” dedi. İyice afallamışa dönmüştüm. Ağzımdan yalnızca, “Ye ozaman!” diye bir tümce çıktı. Ayşegül, “Burada mı?” dediği zaman kendime geldim, “Bir dakika…” deyip kamaraya indim. Üstümü değiştirip, ellerimi yıkadım. Tekerrür davlumbaza çıkarken ikinci bir şok daha yaşadım, Ayşegül amcığının yarısını tangasından çıkarmış, bacaklarını iyice ayırmıştı! Bende filim kopmuştu! Amsalak değilim, ama Ayşegül gercekten çok nefis bir parçaydı. Hep, Salak Vahit nasıl kapmış bu yavruyu? diye düşünürdüm. Boğazımın kuruduğunu hissettim. O sırada Ayşegül, “Sadace bakacakmısın Ufuk ağabey?” dedi. Hemen kaptan köprüsüne çıkıp motoru çalıştırdım, motorun ısınmasını dahi beklemeden, halatları çözüp limandan parçaladım. Ayşegüle, “Sınama turu yapalım, nasılsa Vahite iki saat dedik, ozamana kadar döneriz!” dedim.
Ayşegül de, “Tamam, hemen sınayalım!” dedi ve dümenle bacaklarımın arasına çöküp şortumu alt sıyırdı, hiç beklemeden sikimi ağzına alarak mükemmel bir biçimde emmeye başladı. Böyle şey görmemiştim, sanki içimden birşeyler kopuyordu, kasılıp kaldım ve tüm süratimle ağzına patladım. O ise hali hazırda emiyordu, içinde kalanları da çıkarmak istercesine. Birden kendime geldim, nereye gittiğimin dahi farkında değildim, dümeni Yalovaya doğru çevirdim. Bu sırada Ayşegül, “Benim sınamam bitti, sen de beni deneyecekmisin?” dedi. “Denemezmiyim hiç? Natürel deneyecem!” dedim. Kıyıdan sıradan sarihteydik, motoru stop edip, demir attım. Köprüye geldiğimde Ayşegülüm orda yoktu. Kamaraya indim. Baktım Ayşegülüm soyunmuş, anadan doğma anadan üryan uyuyordu. Süratli bir biçimde ben de soyunup, sanki yatağa balıklama sıçradım. Hemen başımı Ayşegülün amına gömdüm ve yemeye başladım. Sikim yine demir gibi olmuştu. Doymuyordum amını yalamaya, emmeye. Bir yandan da götünün mühürüyle oynuyordum, başladım orayı da öpüp yalamaya.
Ayşegül, “Hoop! Oraya sulanma! Orası bakire!” dedi. Tekerrür amını yalamaya başladım. Ayşegül deliriyordu, kaçkere boşaldı sayamadım, ama ben devam ediyordum yalamaya. “Hadi artık sok şunu!” demeye başladı. Benim de sabrım kalmamıştı, bacaklarının arasında yerimi aldım. Ayşegülüm kendi eliyle sikime güzergah vermiş, amına yerleştirmişti. Dibine kadar içindeydim. Amcığı sıcacık ve cok dardı. Bütün hareketlenmeye başlıyordum ki, Ayşegülün telefonu çaldı! Arayan Vahitti. Bana ‘Sus!’ işareti yaparak telefonu açtı, “Sınamaya çıktık, Ufuk ağabey Şaftı sınıyor, su gelip gelmediğine bakıyor, hemen geliyoruz!” dedi ve kapattı. Bana da, “Sına bakıyım aşkım, Şaftından su geliyor mu, göster bana hadi!” demesiyle başladım amcığını pompalamaya, taa ki Şaftımdan sular püskürene kadar! Sonra derlenip limana, Vahitin yanına döndük!
Hepinize iyi sikişmeler dostlar!