Selam dostlar! Fırsat buldukça Kaymak Gibi Sikilen Amlar sitesini dolaşır öyküleri okurum. Benim de yakın bir zamanda yaşadığım bir öyküm var… 17 senelik evliliği olan biriyim. Geçen sene yan komşumuz, yeni evlenecek bir çifte evini kiraya vermişti. Ancak acilen memlekete gitmesi gerektiği için, anahtarı bize vazgeçip, “Evi yeni evlenecek bir çifte kiraladım. Adam evi gördü ama karısı da görmeye gelecek. Bir zahmet geldikleri zaman evi göster…” diye ricada bulunmuştu. Ben de kırmadım anahtarı alıp karıma verdim.
Cumartesi günü idi balkonda oturuyordum. Kiralanacak evin önüne bir araba geldi. Otomobilden genç bir kadın indi ki, sanırsınız Yaradan onu yaratmak için tüm zamanını tüketmiş! Bir kadın bu kadar mı hoş ve alımlı olur! Bir anda çarpıldım. Sülün gibi, boy pos onda, endam onda, hoşluk derseniz onda! Rahat bir kıyafet giymiş olmasına karşın tüm beden hatları emin oluyordu. Derken şöför koltuğundan bir adam indi. Sallapati, kılıksız bir adam. Meğerse damat adayı o imiş. Bir adama baktım, bir de gelin adayına baktım, Bu nasıl bir adalet, bu nasıl bir dünya? Adam gelin adayına hiç yakışmıyor, çirkin, kılıksız, kaba saba bir adam. Nasıl olur da böylesine hoş bir kadın, böyle bir Hanzo ile evlenir? diye düşünmeye başlamıştım ki, seslenmeleri ile kendime geldim.
Gelin adayı bana sesleniyordu, kadife gibi bir sesi vardı, “Afedersiniz bu evi kiralamıştık, ama sanırım ev sahibi evde yok. Dayanakçı olurmusunuz?” dedi. Erkek duruyor yanındaki kadın benimle konuşuyordu. Ben de “Anahtarı bize vazgeçti. Sanırım yeni evlenecek çift sizsiniz?” dedim. Onaylarcasına başını salladı. Anahtarı aldım ve alt indim, kiralanacak evin kapısını açmak için yanlarına gittim. Muhteşem bir parfüm kokusu. Yakından bakınca pürüzsüz bir cilt. Harika bir çift yemyeşil göz. Dolgun etli dudaklar. Deyimi caiz ise, bir içim su! Kapıyı açtım, evi dolaşmaya başladılar. Ben bu arada kaçamak gözlerle onu süzüyordum. Kendisini süzdüğümün farkına vardı ve “Ev ufak kazanç, ama iyi bir komşumuz olacağı kesin. Ufak gelmesine karşın yakalayacağız.” dedi. Ben de “Hayırlı olsun. Buyrun bir kahvemizi için.” diyerek yukarıya davet ettim. Benim hatuna seslendim, birer kahve yaptı.
Kahvelerimizi içerken de, “Düğün ne zaman olacak?” diye sordum. Gelin adayı gönülsüz gönülsüz “Yakında olacak… Hakikatinde hiç olmasa daha iyi, ama bir kez evet dedik, geri dönüşü yok. Zorunlu Olarak olacak artık…” dedi. Ama bunu söylerken de adama sert sert baktı. Adam bütün bir öküz! Ne konuşuyor ne karşısındakine bakıyor, hep susuyor. Kahveleri içtik, tuvaleti sordu. Benim hatun gösterdi, tuvalete girdi çıktı. Müsade istediler ve gittiler…
Ertesi günü gelin adayı Hatice tekerrür geldi. Benim hatun pazara gitmişti, içeri emret ettim, gelme sebebini sordum. Eve bir defa daha bakmak istediğini söyledi. Ben de anahtarı alıp tekerrür kapıyı açtım ve evi dolaştırdım. Kendisine evi gezdidirken, neden isteksiz bir biçimde evlilik yapmak istediğini sordum. O da, hakikatinde başka birini sevdiğini, ama ailesinin vermek istemediğini, bu adamla da aile güçü ile evlenmek zorunda kaldığını ve bu adamın karısından parçaladığını ve 3 çocuğu olduğunu, güçle verdiklerini filan anlattı.
Azıcık kendisini avuntu edici sözler söyledim, yakınlık gösterdim. Gözlerinin içi parlamıştı. Zamanı varsa beraber oturup görüşebileceğimizi söyledim. O da, zamanının bol olduğunu, zira nikahlarının kıyıldığını, artık o adamın nikahlı karısı olduğunu, ailesinin birşey demediğini söyledi. Ben de kendisine, “Seni buradan alırsam dikkat toplar, istersen sokakta bekle, otomobille kazanç seni alırım.” dedim, kabul etti ve ağır ağır sokağa doğru yürüdü. Ben de hemen eve çıkıp üzerimi değiştim ve otomobile binip sokağa çıktım. Hatice yavaş yavaş yürüyordu, otomobile aldım kendisini, baraj gölünün kenarına götürdüm. Yol süresince hiç konuşmadık, ıssız bir yere gelince otomobili park ettim.
Sağdan soldan konuşmaya başladık. Yavaş yavaş elimi eteğinin altına doğru, bacaklarında dolaştırmaya başladım. Hatice evvelleri azıcık çekinir gibi oldu, ama sonrasında sesini çıkarmayınca, ben daha da ileri gittim. Elimi amına doğru götürdüm, parmaklarım artık amını örten külodunun üzerini dolaşıyordu. Elimi yavaş yavaş külodunun altına, amına doğru sokmaya başladım. Amının çevresinde parmaklarımı dolaştırmaya başladım. Amı yanmaya, suyu akmaya, Hatice de inlemeye başlamıştı. Dudaklarına doğru uzandım, alev alevdi dudakları. Dudaklarımız kenetlenmişti, artık dönüşü yoktu! Yavaş yavaş dilimi ağzının içinde dans ettiriyordum, yanıyordu. Dillerimiz, tıpkı dişi kobra ile erkek kobra yılanının dansları gibi, birbirleriyle dans ediyordu.
Elimi kıyafetinin altına sokup, göğüslerine doğru uzanmaya başladım. Dudaklarını kurtarıp, “Arka koltuğa geçelim!” dedi ve geçtik. Sol yanımda oturuyordu. Tekerrür başladık öpüşmeye. Bir yandan öpüşüyoruz, bir yandan da birbirimizin giysilerini çıkarıyorduk. Ben bir külotla, Hatice ise sütyen ve külotla kalmıştı. Elini külotumun üzerinden sikime attı. Yavaş yavaş okşuyordu ve “Yaşamımda ilk defa bir erkekle bu kadar yakınım ve ilk defa bir erkek siki göreceğim!” dedi. Benim miniklik 20 cm uzunluğunda ve bir çay kadehinden kalın. Elini külotumun içine sokup sikimi avuçlamaya basladı. Ben de sütyenini kopçalarından kurtarıp göğüslerini ortaya çıkardım. Dipdiri göğüsler, uçları fındık kocamanlığına erişmişti, çevreyi pespembe idi. O kadar hoş bir görünümleri vardı ki, ikizlerin başlarına hafif hafif ısırıklar atıyor, dilimle ıslak ıslak yalıyor, mıncıklıyor, avuçluyordum. Hatice’nin iniltileri artık doruğa çıkmıştı…
Boynunu, göğüslerini ve göbek deligini yalayarak, amına doğru indim. Bacaklarını araladım, koltuğa sırt üstü yatırıp, kafamı bacaklarının arasına gömdüm. Amının çevresinde dilimi dolaştırıyor, bızır’ına hafif ısırıklar atıyor, dudaklarımla da amının dudaklarını ısırıyordum. Hatice ise başımı bastırıp, dilimi amının içine sokmamı istiyordu. Dilimi artık amının içine sokup çıkartmaya başlamıştım, bir yandan da orta parmağımla o hiç ellenmemiş göt deliğini zorluyordum. Dilim amının içindeyken, orta parmağımı da tırnak boğumuna kadar götünün içine sokmuştum. “Beni sikecekse adam gibi bir adam siksin! Beni sen sik, ayrıl ama o öküz beni bozmasın! Sen boz bekaretimi, amımı ayrıl, bu am sana feda olsun!” diyor, başını sağa sola çeviriyor, elini ısırıyor, “Sikini sok artık, sabredemiyorum!” diyordu. Yukarıya doğru çıkmaya başladım dudaklarımız tekerrür kenetlenmişti.
Bir anda elini sikime götürüp, sikimi gövdesinden anladığı gibi amına sürtmeye başladı. Tez etmemesini söyledim, “Yalamak istermisin?” dedim. “Daha evvel hiç yalamadım ki!” dedi. “Dondurma yediğini düşün, tıpkı dondurma yalar gibi yalayacaksın.” dedim. Hatice ödlek ödlek doğruldu, ben koltuğa oturdum, o kucağıma dogru uzandı ve sikime baktı, “Bu ağzıma sığmaz.” dedi. “Sığdırmak istersen sığdırabilirsin.” dedim. Dilini yavaş yavaş sikimin başında dolaştırmaya başladı. Dili yanıyordu, dilinin sıcaklığını sikime başını sezmiştim. Artık yavaş yavaş ağzına almaya başladı. Sikim yarısına kadar ağzındaydı ve sikimin ufak diline dokunduğunu sezmeye başladım. Boşalmam an sorunuydu! “Ağzına boşalabilirim, istermisin?” dedim. Sikim ağzındayken kafasını ‘Evet’ derscesine salladığı anda, bir volkan gibi ağzına patlamıştım. Görmeliydiniz, öyle bir emişi vardı ki, vantuz gibi emiyordu. Son damlasına kadar yuttu, sikimi yalayarak arındı.
Gözlerini gözlerime dikti tebessümdü, “Sikinin çok hoş bir tadı varmış, artık bırakmam!” dedi ve tekerrür yalamaya başladı. Sikim yeniden kazık gibi olmuştu. Artık amının içine girmek istediğimi, katlanamadığımı söylediğimde, “Durduğun yanılgı! Sok! Ne olursa olsun, bu amı sen boz! Sen ayrıl! Yeterki beni sen sik!” dedi. Yavaş yavaş amına doğru yüklenmeye başladım. Amının suları koltuğa akmış, bacaklarından alt süzülmüş, göt deliğine doğru akıyordu. Yavaş yavaş başını soktum. Azıcık yüklenince bir çığlık attı ve “Ne olur sokma! Canım yandı!” dedi. Kendisini hür vazgeçmesini söyledim. “Canım yanıyor, ne olur ileri gitme!” dedi. Ama dinleyen kim, bir anda yüklendim, yarısından aşırısını sokmuştum. Sikimi geri sürüklediğimde kıpkırmızı kan olmuştu. Bekareti gitmişti! Tekerrür kökledim. Bana öyle bir sarılıp, sırtıma tırnaklarını geçirerek, “Erkeğim! Artık kocam sensin. Bu amı hep sen sikeceksin. Gerdek gecemde de sen olacaksın, gerdeğimi de senle yaşayacağım. Sok! Köküne kadar sok!” diye otomobilin içinde inlemeye başlamıştı.
Artık rahat rahat içine girip çıkıyordum, ikinciye boşalmam 15 dakika kadar sürmüştü, ama dokunmuştu. Ben bir defa orgazm olup içine boşaldım, ama o rakamsız defa orgazm olmuştu. Her orgazm oluşunda sarsıla sarsıla boşalıyordu. Sevişmenin verdiği coşkuyla, gögüslerini ve göbeğinin çevresini morartmisim. Bundan dolayı huzursuz olmuştu, zira 4 gün sonra düğünü olacaktı. O gün otomobilin içinde 3 saat seviştik ve onu 2 defa amından, 1 defa da ağzından sikmiştim. Artık ne o, ne de ben, birbirimizden dağılacak halde dokunulduk. Hatice’ye, isterse ev açabileceğimi söyledim. Kocasından ufalaması gerektiğini, ama bunun hemen olmayacağını, ama artık o adamın koynuna girmeyeceğini, ona karılık yapmayacağını, kendisinden uzaklaştıracağını, belki o zaman olabileceğini söyledi. Vay be… Vakaya Bak! Bir defa ev görmeye geldi çarpıldım, ikinci gelişinde ise altıma almıştım! Gerçi o bunu, kocası olacak adama inat bahtına yapmıştı, ama o inatla başladığı ilişkiden memnun kalmış ve bana ‘Gerdek gecesi’ sözşöhreti vererek dağılmıştı benden. Ama nasıl olacaktı, gerdek gecesi beni nasıl koynuna alacaktı?
Kendi eliyle düğün davetiyesini getirmişti iki gün sonra. Yeniden benim hatun evde yoktu, içeri girdi, gözlerinin içi gülüyordu. Kapıyı kapattım ve hemen Hatice’yi duvara dayayıp dudaklarına yapıştım. Karşı koymaya çalıştı ama bir kere ok yaydan çıkmıştı. Eteğini yukarıya doğru sıyırdığımda, “Ne olur yapma. Vazgeç gideyim. Sana söz veriyorum gerdek gecemde yeniden senin olacağım, ama bugün yapma!” diye dilenmeye başladı. “Peki, 2 gün sonra düğünün olacak, o zaman gerdekte nasıl birlikte olacağız?” dedim. “Gerdeğimiz düğün günü olmayacak, düğünden sonra olacak, zira düğünden sonra ben babamın evinde kalacağım, 3 gün sonra buraya geleceğim.” deyince, ben de, “Seni sikmeden vazgeçmem Hatice. O günden beri usumdan hiç çıkmıyorsun! Bu gün seni sikecem!” dedim.
“Ama netlikle amıma girme, adetim başladı! Ağzıma alayım, arkadan vereyim, ama amıma girme!” dedi. “Tamam.” dedim, duvara güzergahını çevirdim, ellerini duvara dayadım. Hiç sevişme filan yapmadan, kazık gibi olmuş sikimi göt deliğini yasladım! “Ne olur krem filan sür, bir şeyler yap, canım yanıyor!” diyor başka bir şey demiyordu. “Hayır, seni böyle sikeceğim!” dedim. Sikimin başını azıcık tükürükledim. Parmaklarımı da tükrüküleyip göt deliğine doğru sürdüm. Zorlaya zorlaya başını soktum. Elimle de ağzını kapattım ki kimse çığlığını dinlemesin diye. Ve öyle bir yüklendim ki, yarısından aşırısını soktum götüne. Hatice bir anda yere yığılacak gibi oldu, sesi kesildi. Dinlediği acıdan dolayı kendinden geçmisti. Ellerimle kasıklarından tutarak kendime doğru çektim, sesi çıkmıyordu. Koltuğa doğru, sikim götünde, çekerek götürdüm ve koltuğun kenarına başı gelecek biçimde vazgeçtim. Sikimi sürüklediğimde, sikim kan içindeydi. Götü kanıyordu…
Hemen banyoya girdim, sikimi yıkadım geldim. Hatice’nin götünden epeyce kan akmıştı. Kanayan yeri sildim, koltuğa uzattım. Göt deliğine hayli bir parça pamuğu parmaklarımla soktum. Azıcık sonra kendine gelmeye başlamıştı. Sesi çıkmıyor ve dargın dargın bana bakıyordu. Yalnızca, “Bunu yapmamalıydın. Sana güvenmiş bekaretimi vermiştim, oysa sen beni mahvettin!” dedi. Gitmek için ayağa kalktı, ama yürüyemiyordu. Azıcık daha oturdu ve dinlendi. Sonra kalkıp, yorgun bir gidişatta, götünü tutarak gitti…
Düğününe gittiğimde gördüm, ayakta güç duruyordu. Büyük zarar vermiştim ona.
HATİCE BENİ BAĞIŞLA!